• Film Önerileri Yazar

    Aylık 1.5 Milyon Görüntülenmenin İçinde Sen de Yerini Al!

  • film önerileri

    Triple Frontier – 2019

  • film önerileri

    The Martian – Marslı

  • film önerileri

    Alita: Battle Angel - 2019

  • film önerileri

    Bajrangi Bhaijaan

  • film önerileri

    Aquaman - 2018

  • film önerileri

    Mr Morgan’s Last Love – Son Aşk

Goodbye Lenin – Elveda Lenin (2003)


Doğu Almanya’ da yaşayan Alex’ in annesinin kalp krizi geçirerek komaya girmesinden sonra hayatı tamamen değişir. Alex’in annesi Christiane, eşinin kendisini terk edip Batı Almanya’ ya yerleşmesinden sonra psikolojik bir travmayı atlatır ve tüm aşkını sevgisini yaşadığı Doğu Almanya’ ya ve sosyalist rejime adar. Bu sisteme böylesine bağlıyken kalp krizi geçirip 8 ay komada kaldıktan sonra uyandığında kendisini çok farklı bir dünya bekliyordur. Bu süre zarfında Berlin duvarı yıkılmış ve kapitalizm Doğu Almaya’da da kendisini göstermeye başlamıştır. Doktorunun heyecandan ve büyük bir şoktan uzak...

Finding Neverland – Düşler Ülkesi (2004)


Finding Neverland çok bilinmeyen bir film değil bir çok kişinin izlediğini düşünüyorum ama ben bu filmi izlemeyi uzun bir süre erteledim. Bazen olur ya bazı filmleri açamazsın bir türlü, araya bir şey girer ya da film sana çok çekici gelmez. Bu film için bende de öyle bir önyargı vardı. İşte en zevk aldığım filmlerde beni böyle yanıltanlar oluyor. Bu filmin içinde komedi deseniz çok tatlısından, dram deseniz öyle olayları abartarak duyguları sömüreninden değil en doğal şekliyle vardı. Filmle beraber bende hayal gücümün derinliklerini keşfettim....

Dick Tracy (1990)


Al Pacino’nun en az duyulmuş filmi Dick Tracy olabilir. Tarz açısından biraz farklı olduğu için belki de beklediği ve hak ettiği ilgiyi göremedi o zamanlar. Ama biz Al Pacino sevenler, onun için ölüp bitenler derneği olarak her filmini duyurmak için elimizden geleni yaparız :) Dick Tracy, esasen 1930’lu yıllarda yayımlanmış bir çizgi roman karakteri. Ve filmde bu çizgi roman gerçek anlamda orjinalliğini korumuş. Makyajlar, kostümler, olaylar,..hepsi gerçekten dergiden fırlamış gibi öyle abartılı. New York’ta birbiriyle çatışan 2 suç çetesini yakalamak için görev başına gelen...

21 Jump Street – Liseli Polisler (2012)


  Buz gibi havalar yoldaymış, dışarı çıkmak istemeyip battaniye altında pinekleyecekler için eğlenceli vakit geçirmeye uygun, komik, çıtır çerez bir film 21 Jump Street. Orjinali, başrolünde Johny Depp’in de olduğu bir dizi aslında. Filmde başrollerde, bu tarz geyik Amerikan filmlerin vazgeçilmezi Jonah Hill ve Channing Tatum var. Liseden beri arkadaş 2 beceriksiz polis, bir uyuşturucu çetesini çökertmek için tekrar liseli olurlarla neler olur? Cevaplar fazlasıyla komik şekilde filmde. Devam filmi olan 22 Jump Street’i de izleyin mutlaka o biraz daha eğlenceliydi. Orjinal versiyonu olan...

La Piel Que Habito – İçinde Yaşadığım Deri (2011)


İçinde yaşadığım deri çok acayip senaryosu olan, gerilim unsuru çok tadındayken gizem unsurunu son ana kadar koruyup, şaşırtıcı bir şekilde filmin sonunu getiren bir kitap uyarlamasıdır. Filmle ilgili bir uyarıda bulunmam gerekirse başlarda durağan ilerleyen ufak bir kısmı var sakın ola ki filmin böyle devam edeceğini düşünmeyin. Bir de filmi araştırırken spoilera maruz kalma olasılığınız yüksek bu yüzden benim size tavsiyem eğer içinde gizem unsurunun bolca olduğu insanın izlerken psikolojisini etki edecek kadar vurucu sahnelerin yer aldığı bir film izlemek istiyorsanız hiç düşünmeden bu...

Lost Highway – Kayıp Otoban (1997)


Bu filmle ilgili size şunu söyleyebilirim ya bayılacaksınız ya da nefret edeceksiniz orta bir ihtimal olduğunu düşünmüyorum. Yönetmen David Lynch gerçekten enteresan bir insan filmlerinde seyirciye derdini anlatabilme derdinde değil bir sürü ufak ipucuyla karmakarışık bir senaryoyu önümüze koyuyor ve muhtemelen film bittiğinde öylece jeneriğe bakıyoruz nasıl yani bitti mi ne oldu şimdi anlamadım ben bir şey diye. Ama filmin içine inanılmaz sokabiliyor izleyiciyi akıcılık mükemmel ve en önemli özelliği asıl olay film bittikten sonra başlıyor. Ben filmi bitirdiğimde uzun soluklu bir araştırmaya başladım...

Interstellar – Yıldızlararası (2014)


Size hemen bu hafta sonu seyredebileceğiniz bir vizyon filmi önermek istiyorum. Gerçi öneriye çok gerek yok herkes zaten bu filmden bahsediyor. Filmin yönetmeni, yapımcısı her şeyi ünlü sinemacı Christopher Nolan. Nolan, inanılmaz zeki bir adam ne zaman hangi konuya değineceğini, hangi oyuncuyla çalışacağını çok zekice seçiyor. Interstellar’da da Matthew McConaughey, Anne Hathaway, Jessica Chastain baştolde. Yan roller de en az başroller kadar kuvvetli. Şimdi filmin konusuna nereden başlayayım ne diyeyim bilmiyorum çok yoğun bir film. Dünyanın biyolojik olarak sonunun geldiği, doğal kaynakların tükendiği, hastalıkların...

Equilibrium – İsyan (2002)


Yakın gelecekle ilgili bir distopya olan bu film 3. Dünya Savaşından sonrasını işliyor. Fazlasıyla ağır geçen bu savaştan sonra totaliter, baskıcı rejimler otoriteyi ele geçirir ve insanların savaşa bu kadar meyilli olmasının sebebini duyguları olarak görür. Bu yüzden insanların duygularını bastırmaya yarayan Prozium adlı ilacı her gün içilmesini mecbur kılar. Aynı zaman da insan ruhuna hitap edebilecek her türlü sanat eserini de ele geçirip yok ederler. Her sistemde olduğu gibi burada da muhalif gruplar vardır. Onlar da duygularını yaşayarak sanat eserlerini korumaya çalışarak baskıcı...

I’m Not There – Beni Orada Arama (2007)


İçinde bir parça Bob Dylan’ın geçtiği ve beni çok etkileyen Factory Girl filminden dolayı bir Bob Dylan takıntısı içindeyken yayınlanmıştı I’m Not There filmi. Bir de Bob’u bir sürü farklı oyuncu hatta 1 tane de kadın oyuncu canlandırdı haberlerinden sonra iyice heyecanla izlemiştim yıllar öncesinde. Nitekim sadece Cate Blanchett’i Bob Dylan rolünde görmek veya bir kez daha Heath Ledger izlemek için bile seyretmeye değer. Harika müzisyen, efsane sanatçı evet ama kameralar gittiğinde nasıl biri, ne yaşamış da öyle bir adam olmuş, çocukluğu nasılmış gibi...

Across The Universe – Seni İstiyorum (2007)


Yine Türkçe çevirisiyle akıllara durgunluk veren bir film daha :) Star Wars, Lord of the Rings, Fight Club, Shawshank Redemption gibi zaten herkesin “en iyi filmler” listesinde olan başyapıtları bir kenara koyarsak kişisel olarak en sevdiğim film Across the Universe olur muhtemelen. Gerçek anlamda şiirsel bir yapısı var filmin, naifliğiyle insanı mest ediyor. 33 tane Beatles şarkısı kullanılarak yapılan bir müzikal film Across the Universe. 60’lı yıllarda biri Vietnam savaşına gitmiş, diğeri bambaşka bir yolculuğa çıkmış 2 kardeşin hikayesiyle başlayıp, hikayeye giren herkesin hikayesiyle...

Unknown – Kimliksiz (2011)


Dr. Martin Harris bir konferans sebebiyle eşiyle birlikte Berlin’ e gider. Bir trafik kazası geçiren Harris kendine geldiğinde eşi bile onu tanımaz hatta kendi kimliğinde başka birisi onun yerine geçmiştir. Üstünde Martin Harris olduğunu kanıtlayacak herhangi bir kimlikte bulamayınca çaresiz kalır. Kaza öncesinde tanıdığı insanlarla irtibata geçmeye çalışan Harris onlarında kendisini tanımadığını görünce kazaya karıştığı taksi şoförünü bularak olayları çözmeye çalışır. Üstüne üstlük tanımadığı insanlar tarafından takip edildiğini farkedince kimliğini ispatlama çabasını sürdürürken aynı zamanda da kaçmak zorundadır. İçinde gizem olan, bir şeyleri çözmek...