"Romantik" Kategorisinde Öneriler

Age of Adaline – Ölümsüz Aşk (2015)


Öncelikle bu filmi “Ölümsüz Aşk” olarak tercüme eden ekibe büyük alkışlarımı (!) yollamak isterim. Sanırım Gossip Girl etikisi olmalı, Blake Lively’nin yaptığı filmleri hep merak ederek bekliyorum. Nitekim Age of Adaline beklentimi boşa çıkarmadı. Aslında olağanüstü olayların olduğu ama bunu “fantastik film” grubuna girmeden perdeye aktaran yapımları seviyorum. Meet Joe Black, Benjamin Button gibi.. Age of Adaline da, 1900’lü yılların başında normal bir hayat süren Adaline adlı kadının yıllar boyu hiç yaşlanmadan yaşaması üzerine kurulu. Biz daha çok Adaline’ın şimdiki zamanda geçen hikayesini izlerken...

The Adjustment Bureau – Kader Ajanları (2011)


George Nolfi yönetmenliğinde, başrollerini Matt Damon ve Emily Blunt’un paylaştığı, sıra dışı soruları akılda sıralayan, bilim kurgu, romantik, gerilim, aksiyon gibi türleri içinde barındıran, benim gibi ortaya karışık film severlerin beğeniyle izleyeceği tatta.. Gelelim filmin konusuna; The Adjustment Bureau ‘ Kader Ajanları’ romantik bir film gibi giriş yapıyor. David Norris (Matt Damon) Senato’ya seçilmek üzere hazırlıklar yapmaktadır. Elise Sellas (Emily Blunt ) ise bir dansçıdır. İlk karşılaşmaları; otelin tuvaletinde saklanmakta olan Elise, çılgın kalabalığa hitap etmek için aynı tuvalette kendi kendine konuşmasını yineleyen David....

Cold Mountain – Soğuk Dağ (2003)


Oyuncular; Nicole Kidman (Ada), Jude Law ( Inman), Renee Zellweger, Natalie Portman, Cillian Murphy. Zengin Kadro ve Anthony Minghella yönetmenliğinde… “Sevgili Bay Inman, Günleri sayarak başlamıştım. Sonra da ayları. Artık döneceğiniz umudundan başka hiçbir şeye güvenmiyorum. Birbirimizi gördüğümüzden beri geçen yıllarda, bu korkunç savaşın her ikimizi de artık birbirimizi tanıyamayacağımız denli değiştirmiş olmasından duyduğum bu sessiz korku…” Evet filmin girişi bu şeklide. Amerika iç savaş dönemlerinde birbirine aşık olan iki kişi, Ada ve Inman. Fakat savaşa katılmak zorunda olan Inman ve geride Ada’nın hayatları...

Project Almanac – Sonsuzluk Projesi (2014)


Evet efendim, tazecik bir filmle karşınızdayım. ”Sonsuzluk Projesi” gerek konusuyla gerek olayların akışıyla beni etkiledi. Lafı çok uzatmadan filmin içeriğine değinmek istiyorum. 18 yaşındaki kahramanımız David Raskin, kız kardeşi Christina ile evlerinin tavan arasında ölmüş babalarının eski kamerasını bulurlar. Kamerada bir videonun kayıtlı olduğunu fark ederler. Video David’in 7. yaş gününe aittir. David, doğum günü partisi sırasında şimdiki halini orada görür ve olaylar bunun üzerinden gelişmeye başlar. Şunu belirtmeliyim ki, filmi izlemeden önce fragmanını izlemedim. Filmi izledikten sonra fragmana göz attım, film ile ilgili...

In Time – Zamana Karşı (2011)


Artık para diye bir şeyin kalmadığını ve dünyadaki tek önemli şeyin zaman olduğunu düşünün. Nasıl bir hayat mı olur ? Bu film de bize tam olarak onu anlatıyor. Hadi başrolünde Justin Timberlake ve Amanda Seyfried’ın yer aldığı filmin konusuna bakalım. Konuyu basitleştirmek gerekirse fiziksel olarak dünyada artık 25 yaşını geçemiyoruz ve herkesin kendi zamanı var. Artık çalıştığınızda maaş olarak para değil zaman alırsınız ve bu zaman bileğinizde sürekli geri sayarak ilerler. Zenginliğiniz cebinizdeki para ile değil sahip olduğunuz zaman ile belli olur. Alışveriş, kumar...

The Fault In Our Stars – Aynı Yıldızın Altında (2015)


Bu ay sonu Amsterdam’a gideceğim. Birkaç arkadaşım da bu filmin büyük kısmı Amsterdam’da geçtiği için mutlaka izle gitmeden diye tavsiyede bulundu. Hüzünlü bir hikaye olduğunu biliyordum ama bu kadarını tahmin edemezdim, Çağan Irmak filmi gibiydi sağolsun mahvoldum izlerken.. Ama bir yandan da sevdim. Vermeye çalıştığı mesajı, “evet ben de böyle düşünüyorum” dedirtmiş olmasını sevdim. Çocukluğundan beri kanser olan Hazel Grace durumunu ve bir gün ölecek olduğu gerçeğini kabullenmiş, kendini karamsarlığa hem bırakmış hem bırakmamış, yaşına göre çok olgun bir karakter. Augustus ise kanseri bir...

500 Days of Summer – Aşkın 500 Günü (2009)


“Bu bir aşk filmi değildir” Çıktığı zaman filmin sloganı buydu. Aşk filmi mi değil mi tartışılır ama iflah olmaz bir romantik de olsanız beton gibi duygusuz da olsanız sizi etkileyeceğine inandığım bir film. Bittiğinde bende bıraktığı his nefretti bu filmin, siz ne hissedersiniz bilmem. Dünya tatlısı Joseph Gordon-Levitt ve şirinliğinden artık sıkılmaya başladığım Zooey Deschanel başrollerde. Şimdi ne desem yetersiz kalacak gibi. Ben konu hakkında hiçbir şey bilmeden izlemiştim belki de bu yüzden o kadar etkiledi film beni. Eğer sizde de durum aynıysa hiç...

Cinderella (2015)


Modern masallara bayılıyorum. Küçükken kitaptan okuduğumuz, kısıtlı imkanlarla çekilmiş hikayelerin günümüzde tekrar filme alınmış halleri içimdeki çocuğu çok mutlu ediyor, eğer sizin için de durum böyleyse Cinderella’yı mutlaka izlemelisiniz. Çocuk filmi gibi gözükse de yetişkinlere de gayet uygun bence. Klasik hikaye üzerine ufak güzel eklemeler yapılmış bu filmde. Kadro ise olabilecek en iyi şekilde yapılmış! Üvey anne rolüne Cate Blanchett bu kadar yakışabilirdi, bu kadar iyi oynayabilirdi. İyilik perisi rolünde kim olmalı sorusunun tek cevabı bence Helena Bonham Carter’dı. Prens rolünde de Game Of...

Lost In Translation – Bir Konuşabilse (2004)


Uzun süredir aklımda olan bir filmdi Lost in Translation. İki insanın yalnızlığını, dostluğunu, belki de aşkını en güzel anlatan filmlerden biridir. Sinefillerin asla es geçmeyeceği filmi henüz izlememiş olanlar var ise özellikle onlar için yazmak istedim. Bill Murray’nin harika oyunculuğu, Sofia Coppola’nın melankolik ve etkili yönetmenliği ile henüz 19 yaşında olan Scarlett Johansson’ı hayatımıza sokan film, iş sebebiyle Tokyo’da olan ve hayatlarından, iş ve eşlerinden uzaklaşmış, hayatın karmaşası içinde yalnız kalmış 2 insanın bir araya gelmesi ve birlikte belki de hayatın çok keyifli olabileceğini,...

Juno (2007)


Juno, çok keyifli ama konusunu pek sindiremediğim bir film. Sanırım bunun sebebi kültürel farklılık.. Film, henüz lisedeyken, canı sıkıldığı ve nasıl bir şey olduğunu merak ettiği için arkadaşıyla seks yapan ve hamile kalan Juno’nun hikayesini öyle çok ağlak bir film olmadan, eğlenceli şekilde anlatıyor. Juno, başına buyruk, inatçı ama zeki bir kız. Hamileliği süresince yetişkinleri anlamaya, olgunlaşmaya ve etrafındaki insanlarla ilişkisini hep korumaya çalışan bir birey. 9 aylık hamilelik süresinin sonunda bebeğini ona iyi bakacağına inandığı bir aileye vermeye karar veren Juno’yu benim anlamam...

2 Days in Paris – Paris’te 2 Gün – (2007)


Julie Delpy’nin, ilişkileri tüm doğallığıyla, abartısız yansıtan bağımsız romantik filmlerini seviyorum. Amerikan filmi şatafatından uzak, hepimizin yaşadığı hikayeler var filmlerinde. 2 Days in Paris de, monotonlaşan ilişkilerini hareketlendirmek için Paris’e 2 günlük kısa bir tatile giden bir çiftin hikayesi. Esas kızımız Fransız, Paris’e de onun ailesinin yanına gidiyorlar zaten. Paris’te geçirdikleri süre içinde hem ilişkileri hem çevreleriyle ilgili yaşadıklarını izlerken herkes kendinden bir şeyler bulabilir. Halka inebilen aşk filmlerini sevenlerdenseniz bu filmi mutlaka izleyin. 2012’de çekilmiş devam filmi olan New York’ta 2 Gün var...