Elif'in Film Önerileri

50 Shades of Grey – Grinin 50 Tonu (2015)


Kitapları birkaç yıldır piyasayı sallayan, filmi de 1 yıldır merakla beklenen üçlemenin ilki Grinin 50 Tonu Şubat ayında vizyona girdi. Şahsen ne kadar sinemaya gönül vermiş biri olsam da hiçbir film kitabını yansıtamaz diye düşündüğümden biraz önyargılı izledim, nitekim haksız da çıkmadım. Bilmeyenler için, biraz ezik bir kız olan Anastasia’nın, mezuniyeti öncesi über zengin, aşırı yakışıklı ve cool Christian Grey ile tanıştıktan sonra ikisinin de değişen hayatları, ilişkileri üzerine kurulu olan hikaye tabi ki kitaptaki detaylarıyla filme çekilmemiş. “Oo erotik film, hımm çok pornografik” diyenlere aldırmayın,...

8 Saniye – 2015


Son zamanlarda izlediğim en güzel Türk filmi 8 Saniye.. Yönetmen Ömer Faruk Sorak uzun bir senaryo ve prodüksiyon çalışması sonrası çekmiş bu filmi. Maalesef ki görsellik açısından biz Türklerin tek başına yapamayacağı kadar başarılı, yabancı ortaklı bir film olmasının avantajı burada devreye giriyor bence. Görüntüler, oyunculuklar harika ve çok gerçekçi. Başrolde, filmde de hikayesi anlatılan Esra İnal’ın bizzat kendisinin oynaması da bunun başlıca sebeplerinden olabilir. Ben fragmanı izlediğimde filmi tam olarak anlayamadım, hatta “tuhaf sahneler vardı korku filmi falansa izlemem” dedim. Birkaç yerde filmin...

Natural Born Killers – Katil Doğanlar (1994)


İzlediğim en garip filmlerden Natural Born Killers, klasik bir Oliver Stone/Quentin Tarantino iş birliği ürünü. Bu tarz sürreal anlatımları sevmeyenler için biraz sert bir film olabilir keza bolca kan, vahşet, cinayet var.. Woody Harrelson’ı daha sakin ya da komik rollerde gördükten sonra bu filmdeki hastalıklı hali baya tuhaf gelmişti. Juliette Lewis bence normal hayatta da hafif kırık olduğundan onu rolüne çok yakıştırmıştım. Pek ideal bir çift olmayan Mickey ve Mallory birbirlerine delice aşıktırlar. Ama birbirlerine olduğu kadar cinayet işlemeye de aşıklar. Peki bu atış...

Battleship (2012)


Yeni nesil bilim kurgu filmlerini ne kadar abartılı ya da ticari kaygıyla çekilmiş olursa olsun çok seviyorum. Yine bir “uzaylılardan bizi Amerika kurtardı” temalı film ama izlemesi inanılmaz keyifli :) Amerikan donanmasında iyi bir asker olan Stone, akıllı ama asi kardeşi Alex’i de donanmada yanına aldırmıştır. İkisi gemileri ve donanma ekibiyle birlikte dünyamızı işgale gelmiş uzaylılarla savaşmaya giderler ve olaylar başlar.. Battleship temposu düşmeyen komik, eğlenceli ve aksiyon dolu bir film. Donanmanın pırlanta askerlerinden birini Rihanna oynuyor baya da yetenekli hatta :) Muhteşem asker...

Lost In Translation – Bir Konuşabilse (2004)


Uzun süredir aklımda olan bir filmdi Lost in Translation. İki insanın yalnızlığını, dostluğunu, belki de aşkını en güzel anlatan filmlerden biridir. Sinefillerin asla es geçmeyeceği filmi henüz izlememiş olanlar var ise özellikle onlar için yazmak istedim. Bill Murray’nin harika oyunculuğu, Sofia Coppola’nın melankolik ve etkili yönetmenliği ile henüz 19 yaşında olan Scarlett Johansson’ı hayatımıza sokan film, iş sebebiyle Tokyo’da olan ve hayatlarından, iş ve eşlerinden uzaklaşmış, hayatın karmaşası içinde yalnız kalmış 2 insanın bir araya gelmesi ve birlikte belki de hayatın çok keyifli olabileceğini,...

Juno (2007)


Juno, çok keyifli ama konusunu pek sindiremediğim bir film. Sanırım bunun sebebi kültürel farklılık.. Film, henüz lisedeyken, canı sıkıldığı ve nasıl bir şey olduğunu merak ettiği için arkadaşıyla seks yapan ve hamile kalan Juno’nun hikayesini öyle çok ağlak bir film olmadan, eğlenceli şekilde anlatıyor. Juno, başına buyruk, inatçı ama zeki bir kız. Hamileliği süresince yetişkinleri anlamaya, olgunlaşmaya ve etrafındaki insanlarla ilişkisini hep korumaya çalışan bir birey. 9 aylık hamilelik süresinin sonunda bebeğini ona iyi bakacağına inandığı bir aileye vermeye karar veren Juno’yu benim anlamam...

2 Days in Paris – Paris’te 2 Gün – (2007)


Julie Delpy’nin, ilişkileri tüm doğallığıyla, abartısız yansıtan bağımsız romantik filmlerini seviyorum. Amerikan filmi şatafatından uzak, hepimizin yaşadığı hikayeler var filmlerinde. 2 Days in Paris de, monotonlaşan ilişkilerini hareketlendirmek için Paris’e 2 günlük kısa bir tatile giden bir çiftin hikayesi. Esas kızımız Fransız, Paris’e de onun ailesinin yanına gidiyorlar zaten. Paris’te geçirdikleri süre içinde hem ilişkileri hem çevreleriyle ilgili yaşadıklarını izlerken herkes kendinden bir şeyler bulabilir. Halka inebilen aşk filmlerini sevenlerdenseniz bu filmi mutlaka izleyin. 2012’de çekilmiş devam filmi olan New York’ta 2 Gün var...

Wicker Park – Hep Seni Aradım (2004)


  Yapım yılı 2004 olmasına rağmen bizde vizyon tarihi 2008 olan Wicker Park, izlenebilecek en iyi aşk filmlerinden. Gerilim ve gizem öğeleri de barındıran film biraz akıl karıştırıcı bir aşk hikayesini anlatıyor. Başrollerde Josh Hartnett, Diane Kruger ve Rose Bryne var. Arkadaşının dükkanının önünde gördüğü Lisa’ya ilk anda aşık olan ve onunla tanışmak için her şeyi yapan Matthew, sonunda istediğine kavuşmuştur ve Lisa ile aşk yaşamaya başlarlar, ta ki Lisa birden bire ortadan kaybolana ve onun evinde başka bir kadınla karşılaşana kadar.. Sürprizli bir...

Erkekler Ne Söyler, Kadınlar Ne Anlar (2009)


Filmin hem orjinal adı (He’s Just Not That Into You) hem de Türkçe adı çok uzun olduğundan başlık sadece Türkçe oldu :) Bazı filmler vardır, ne kadar klişe ilişki, erkek dedikodusu, kadınları anlama sanatı falan barındırsa da çok seversiniz, Erkekler Ne Söyler Kadınlar Ne Anlar filmi de benim için öyle. Sex and the City kültürüyle büyümüş birinden de aksi beklenmezdi sanırım :) Şaka bir yana ayrı ayrı modellerde pek çok kadın-erkek ilişkisini inceleyen, “aynı şeyi yaşadım ben yaa” dedirten bir film bu. Hem bu...

Big Eyes – Büyük Gözler (2014)


  Amy Adams’a en iyi kadın oyuncu Altın Küre ödülünü kazandıran Tim Burton’ın son filmi Big Eyes alışılmış Tim Burton filmlerinden farklı. Gerçek bir hikayeden alıntılandığı için, fantastik öğeleri daha az. Kocaman gözleri olan çocuk portreleri çizen Margaret Keane, bu tabloları kendisinin yaptığını kimseye söyleyememektedir. Kocası pastadan tüm payı kendine alıp dönemin en ünlü sanatçılarından biri olmuş ve karısını bunca yeteneğine rağmen hor görmüştür. Sinir bozucu koca rolünde kendine verilen her rolü hakkıyla canlandıran çok sevdiğim Christopher Waltz var. Amy Adams’ın sakinliği, Christopher Waltz’ın...

The Imitation Game – Yapay Oyun (2014)


En iyi film, en iyi erkek oyuncu, en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülleri de dahil 8 dalda Oscar adaylığı bulunan The Imitation Game’i çok beğendim. Gerçek bir hayatı anlatıyor olması, dönemin faşist bakış açısını tokat gibi vuruyor olması ve başrol Benedict Cumberbatch’ın muhteşem performansı görülmeye değer. Günümüzdeki bilgisayarların temelini atmış olan İngiliz Alan Turing’in hayatını anlatan filmde, 2. Dünya Savaşı sırasında Almanların kendi aralarında iletişim kurdukları şifrelerin yani Enigmanın çözülme aşaması, Almanların savaşı kaybetmesi ve sonrasında olan olaylar anlatılıyor. -Evet çocuum Almanlar kaybedince biz...