Film Önerileri

Angels & Demons – Melekler ve Şeytanlar (2009)


Yıllar önce bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine izlediğim bu film, film arşivimde paha biçilmez bir yere sahip. İlluminatinin gizemi beni hep pençesine düşürdü. Resmen bu örgütün kapatıldığını biliyoruz, asırlar önce hem de. Ancak internette de dolaşan örgütün kapatılmadığı, aksine örgütün üyelerinin Dünya’ya yön veren insanlar olduğu yönündeki komplo teorileri hep ilgimi çekmiştir. Film, akışı ile sizi yutuyor ve Tom Hanks eşliğinde tadına doğulmaz bir seyir zevki yaşatıyor. Dan Brown’un kitabından uyarlama bu film, ön yargılarımızı yıkarak bir ”kitaptan uyarlanan” filmin ne kadar başarılı olabileceğini bize...

Amadeus (1984)


Yazımı okumadan önce ön yargılarınızı bir kenara bırakmanızı istiyorum. Wolfgang Amadeus Mozart… Bir müzik dehasının karmakarışık dünyasına hoş geldiniz! Bir de operayı seviyorsanız bu film tadından yenmez. Eğer operadan nefret ediyorsanız filmi izlemeyin demiyorum. Filmde herkes kendinden bir şeyler bulabilir ancak müzik sizin de Amadeus gibi tutkunuzsa bir an önce filmi açıp izlemenizi tavsiye ederim. Mozart, bir müzik dehası olmasına karşın hayatını bir türlü düzene sokamayan dengesiz bir kişilikti. Onu kıskananların olması işten bile değildi. Mozart’ın çağdaşı müzisyen Antonio Salieri onu kıskananlardan mı nefret edenlerden mi...

21 (2008)


Hazır taze taze izlemişken sizlerle bu keyifli filmi paylaşayım dedim. İyi zaman geçirmek için gayet uygun bir film diyebilirim. Gerek olayların akışı, gerek oyunculuklar çok  hoşuma gitti ve tabi ki yüzünüzde tebessüm yaratacak bir son… Filmimiz MIT’de (Massachusetts Institute of Technology – Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) öğrenci olan Ben’in Harvard üniversitesinde tıp okuma hedefi doğrultusunda yaptığı şeyler ve başından geçen olaylar etrafında şekilleniyor. Seyir zevki oldukça yüksek ve birçok duygu barındıran bir film. Yeri geldiğinde üzülüp, yeri geldiğinde ufak bir tebessüm ettiğiniz oluyor. Şunu eklemek isterim,...

Memento – Akıl Defteri (2000)


Bu filmin kütüphanede bulunmaması saygısızlık olurdu. ”Prestij” yazımda bahsetmişken bu eseri neden sizlerden mahrum bırakayım diye düşündüm ve işte karşınızdayım. Film ”paranoya” kategorimde parlayan bir yıldız. Öncelikle şunu söylemek gerekir ki, film sondan başa doğru akıyor. Bunun sebebi karamanımız Leonard Shelby (Guy Pearce)’ın kısa süre içinde hafızasının silinmesi. Film oldukça karışık ve baş ağrıtıcı nitelikte. Bu yüzden filmi elli kez izlesek elli farklı senaryo elde edeceğimize emin olabilirsiniz. Çok fazla senaryo yazıldı çizildi, Guy Pearce ile film senaryosu hakkında röportajlar yapıldı. Hepsi nafile, en iyisi...

The Illusionist – Sihirbaz (2006)


Edward Norton’nun böylesine sağlam kurgulanmış senaryo ile bir araya gelmesinden elbette tadına doyulmaz bir film çıkmış ortaya. Sihirin arkasından gelen bir gizem vardır ve bu gizem çok sıkı bir şekilde işlenmiş filmde. Şok edici sonlar her zaman hoşuma gider, iyi veya kötü olması önemli değil. İşte bu film benim beklentimi fazlasıyla karşıladı. Sophia aristokrat bir ailenin kızı olarak, marangoz bir ailenin oğlu olan Eisenheim’a aşık olur. Üstelik aşkı karşılıklıdır. Bu ikili, birbirlerine hissettiklerinden ötürü tepki alırlar. Öyle ki aşkına yasak bile getirilen Eisenheim, ülkeyi terk...

Da Vinci’s Demons – Da Vinci’nin Şeytanları (2013)


Yabancı dizilere beni yaklaştıran dizi ”Da Vinci’nin Şeytanları”dır. Gerek tarihi yönü gerek her bölümdeki tadına doyulmaz gizem ve heyecan beni benden aldı. Şu zamana kadar iki sezonu yayınlandı. Üçüncü sezonu merakla ve heyecanla uzun zamandır bekliyoruz. Dizi Leonardo Da Vinci’nin hikayesini anlatmakta ancak tam olarak bir odak noktası bulunmamakta. Zamanımızdaki İtalya topraklarında o zamanlar henüz siyasi birlik sağlanmamıştı ve şehir-devletler bulunmaktaydı. Bazen bu şehir-devletler arasındaki hararetli savaşlara tanık oluyoruz. Bazen Leonardo’yu gizemli ”Yaprakların Kitabı”nı ararken buluyoruz, bazen de annesini… Efendim, diziye birçok kötü eleştiri...

Project Almanac – Sonsuzluk Projesi (2014)


Evet efendim, tazecik bir filmle karşınızdayım. ”Sonsuzluk Projesi” gerek konusuyla gerek olayların akışıyla beni etkiledi. Lafı çok uzatmadan filmin içeriğine değinmek istiyorum. 18 yaşındaki kahramanımız David Raskin, kız kardeşi Christina ile evlerinin tavan arasında ölmüş babalarının eski kamerasını bulurlar. Kamerada bir videonun kayıtlı olduğunu fark ederler. Video David’in 7. yaş gününe aittir. David, doğum günü partisi sırasında şimdiki halini orada görür ve olaylar bunun üzerinden gelişmeye başlar. Şunu belirtmeliyim ki, filmi izlemeden önce fragmanını izlemedim. Filmi izledikten sonra fragmana göz attım, film ile ilgili...

Shutter Island – Zindan Adası (2010)


Bazı filmler vardır, sadece izlediğinizle kalırsınız; ama bazı filmler vardır ki bittiği halde sizin aklınız hala filmdedir ve o olay kurgusunun oluşturuluşuna hayran kalırsınız. ”Dövüş Kulübü” filminden aldığım keyif ile birlikte bu tür filmler aramaya başladım. Kendi çapımda bu filmleri kategorize etmek istedim ve bunlara “paranoya” filmleri demeye başladım. Bu filmler bir olay örgüsünden oluşur ve size sonu hakkında çok küçük ipuçları verse de siz bunları fark etmezsiniz ve olayların akışına kaptırıverirsiniz kendinizi. Etkileyici bir son ile ağzınız açık kalır ve herkese o filmi...

The Prestige – Prestij (2006)


Bir başyapıt ile karşınızdayım. Başrollerini Hugh Jackman ve Christian Bale’in paylaştığı bu şaheser gerçekten izlenmeye değer. Gizem yellerinin estiği filmin içinde kaybolacaksınız. Filmin yönetmeni Christopher Nolan aynı zamanda Momento (Akıl Defteri) ve Batman üçlemesinin yönetmenliğini yaptı. Filmlerin konularından bahsetmeyi pek sevmem. Siz de benim gibi filmin heyecanının kaçmaması için konuyu okumadan filmin içine dalanlardansanız hiç tereddüt etmeden ve yazımın devamını okumadan hemen filmi izlemeye başlamanızı tavsiye ederim. Film başta ortak olan ancak sonradan araları bozulan iki illüzyonistin birbirlerine üstün çıkma savaşını konu alıyor. Filmde tarihten de...